Before
Celine ve Jesse bir tren yolculuğu
esnasında tanışırlar. Jesse, Celine’i Viyana’da kendisiyle birlikte inmeye ikna
eder çünkü aralarında bir çeşit bağ olduğunu düşünür.
“Pekala. Şöyle düşünün. 10 ya da 20 yıI ileri gidin, tamam mı? Ve evlisiniz. Ama evliliğiniz başlangıçtaki coşkusunu yitirmiş. Kocanızı suçlamaya başlıyorsunuz. Ömrünüz boyunca tanıştığınız erkekleri ve onlardan birini seçseydiniz ne olabileceğini düşünüyorsunuz. İşte ben o erkeklerden biriyim. Ben oyum. Yani bunu zamanda yolculuk gibi düşünün. O zamandan bu ana geri gelip neyi kaçırdığınızı öğrenmek için. Bakın, hiçbir şey kaçırmadığınızı öğrenmek siz ve müstakbel kocanız için çok hayırlı olabilir. Ben de kocanız kadar beceriksiz ve sıkıcıyım. Siz de doğru seçimi yapmışsınız ve mutlusunuz.”
Filmi benim için önemli yapan noktalardan biri de
Jesse ve Celine’i oynayan Ethan Hawke ve Julie Delpy’nin
filmdeki diyaloglara kendilerinden pek çok şey katarak doğaçlama yapmış
olmaları. Diyaloglarını ‘Kaç yaşındasın, ne iş yaparsın, nerelisin’ gibi sıkıcı
sorularla boğarak birbirlerini tanımaya çalışmak yerine bunları zaman içinde,
konuşmaya daldıkça ortaya çıkarmaları çok daha güzel.
Jesse içindeki 13 yaşındaki çocuktan bahseder; Celine ise içinde yaşlı bir kadın olduğundan. Celine her ne kadar zeki olsa da kadınsal içgüdülerine karşı koyamaz. Jesse dalga geçerken, o bir falcının hakkında dediklerine inanmak ister. Jesse eski sevgilisinden bahsederken belli belirsiz kıskançlığını beden diliyle ifade eder... Karakter olarak zıt görünseler de belki de birbirlerini en iyi tamamlayan çiftlerden biri olacaklardır. Tabi biri Amerika’da diğeri Fransa’da yaşarken bu mümkün mü?
Jesse içindeki 13 yaşındaki çocuktan bahseder; Celine ise içinde yaşlı bir kadın olduğundan. Celine her ne kadar zeki olsa da kadınsal içgüdülerine karşı koyamaz. Jesse dalga geçerken, o bir falcının hakkında dediklerine inanmak ister. Jesse eski sevgilisinden bahsederken belli belirsiz kıskançlığını beden diliyle ifade eder... Karakter olarak zıt görünseler de belki de birbirlerini en iyi tamamlayan çiftlerden biri olacaklardır. Tabi biri Amerika’da diğeri Fransa’da yaşarken bu mümkün mü?
İkisi de içten içe birbirleri için doğru insan olduklarını
bilseler de aralarında mesafeden dolayı yetişkin insanlar gibi davranarak
aralarındaki mesafeden dolayı bu ilişkinin süremeyeceğinin farkındalar.
Celine’nin filmin başlarında anlattığı şey de aslında bu ilişki türüne inancının küçük yaşlardan beri olmadığını gösteriyor.
+Tabii ki hayır.”
Ne kadar
anlatsam da yetersiz aslında bu film için. En iyisi sevdiğim diyaloglardan
birkaçını paylaşmak ve izleme kararını size bırakmak.
“+Beni kızdıran ne biliyor musun?
“+
- Ne?
+İnsanlar
teknolojinin harikuladeliğinden, zaman kazandırdığından bahsediyor. Ama kimse
kullanmıyorsa zaman kazanmanın ne yararı var?
-İşler
giderek daha da yoğunlaşıyor.
+Evet.
-Hiç
kimse 'Bilgisayar programımı kullanarak kazandığım zaman sayesinde Zen manastırına
gidip takılacağım’ demiyor.”
“Birinin
seni terk etmesinin en kötü yanı ne biliyor musun? Terk ettiğin kişileri ne
kadar az düşündüğünü fark ettiğin zaman seni terk edenlerin de seni ne kadar az
düşündüğünü anlamak. İkinizin de ayrılık acısı çektiğinizi düşünmek istiyorsun,
ama aslında ‘Oh, iyi ki gittin’ diyor.”
“Her
ebeveyn, çocuğunun hayatını mahveder. Zenginler çocuklarına çok fazla şey
verir. Fakirlerse çok az. Ya fazla ilgi gösterilir, ya da yetersiz. Ya onları
terk ederler, ya da yanlış şeyler öğretirler.”
Bu güzel filmin izlemek isteyenler için devamı da var; Before Sunset.
Bu güzel filmin izlemek isteyenler için devamı da var; Before Sunset.
0 yorum:
Yorum Gönder