“Bu kitapta
önemli olan Oblomov değil Oblomovluktur.”
Dobrolyubov
Oblomov, İvan Gonçarov’un yaratmış olduğu, kitabıyla
aynı ismi taşıyan bir kahraman. Rus klasiklerinden sayılan eser 1850’lerin
Rusya’sında geçiyor. Ailesi tarafından kendisine bir çiftlik, daha doğrusu
Oblomovka miras kalan ve küçüklüğünden beri tembelliğe alıştırılmış olan
Oblomov’un hayatını konu alan bu kitap aynı zamanda nihilizm ve varoluşçuluktan
da izler taşıyor.
Kısaca
nihilizm-hiççilik ve egzistansiyalizm-varoluşçuluk
kavramlarına değinmek gerekirse;
Nihilizm, her
türlü değeri yok sayıp onlara bağlanmayı gereksiz gören, yaşamayı da anlamsız bulan
ancak aynı zamanda intiharın da bir o
kadar gereksiz olduğunu söyleyen bir dünya görüşüdür.
Varoluşçuluk
ise insanın varoluş amacını, dünyadaki yerini sorguladığı ve biraz da bu
nedenle umutsuzluk, mutsuzluk, melankoli gibi duyguları içerisinde barındıran
bir akımdır.
Kitaba dönecek
olursak, yaklaşık ilk yüz sayfa boyunca Oblomov yataktan kalkmıyor,
düşünceleriyle ve arada sahneye girip çıkan insanlarla akıyor sayfalar. Sahne
dedim; özellikle kitabın başlarında eser daha çok tiyatro havasında yazılmış
gibi gelmişti ki kahramanlar arasında da tiyatral konuşmalar bolca mevcut.
“Uzanmak İlya
İlyiç için ne hastalarda ya da uykusu
gelmiş insanlarda olduğu gibi bir zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi bir
ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii hali idi.”
Oblomov’un
mutlu olmak için ne bir gerekçesi ne bir çabası vardır. Diğer insanlar gibi
eğlencelerden zevk almaz, onlar gibi gezmeye gitmez, hatta çoğu zaman yataktan
kalkma ihtiyacı bile duymaz. Arkadaşı Ştolts onun için ne kadar çabalasa da o
sürekli birşeyleri, hayatın kendisini erteler.
“Dışarı ile
bağlantısı azala azala kendi hayatı dışında kalan herşeyden ürküyor,
çekiniyordu.”
“Alışmadığı
şey, hareket etmek, hayata karışmak, adam görmek, öteberiye koşmaktı.”
Hayatına aşk
girdikten sonra, bir süreliğine de olsa eski Oblomov olmadı, değişmeye gayret
etti, kısmen değişti de. Ancak insanın içinden gelmedikten sonra dış etkenlerin
zorlamasıyla değişmesi ne kadar kalıcı olabilir ki? Onunki de kalıcı olmadı.
Hayatının aşkı Olga bir süreliğine Oblomov’un içindeki hayat aşkını da
alevlendirmiş olsa da bu ne yazık ki uzun soluklu olmadı.
“Ma solitude,
mon hermitage, mon repos.”
“Yalnızlığım,
inzivam, huzurum.”
Tek yakın
arkadaşı Ştolts’un Oblomov hakkındaki şu sözleri onun bu halini özetler
nitelikte: “Olur şey değil, İlya, kanepenin üstünde hamur gibi kıvrılıp
kalmışsın.”
Sonu acıklı
biten bir kitap olsa da okuduğum süre boyunca bana yaptığım yanlışları, kendimi
sorgulamamı sağlamış olan Oblomov, tembel kahramanımız, saflığı ve güzel
yüreğiyle kendine özendiriyor. Aşkının iyiliği için kendinden vazgeçmeyi göze
alabilecek bir adam o.
“Aşk bir ruh
kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki.”
Kendi
yapabileceklerinin ve içindekilerinin farkında olmayan Oblomov’un hayatı ne
yazık ki öylece geçip gidiyor. Hayatı gerçekten yaşamayarak ya da kendi bildiği
anlamında yaşayarak, düşüncelerinde kaybolarak, sessiz sedasız tükeniyor ömrü.
“Biliyor musun
Andrey, benim içimde ne yakıcı ne de kurtarıcı hiçbir ateş yanmadı. Hayatımda
hiçbir zaman başkalarınınki gibi gittikçe renklenen, parlak bir güne çevrilen
bir sabah olmadı; bir sabah ki yakıcı öğlesi geçtikten sonra yavaş yavaş solsun
ve kendiliğinden akşama kavuşsun.”
Bir de Oblomov’u
bitirip ardından Tutunamayanlar’a başlayıp o arada da Time of the Gypsies
izlemek bünyeyi pek bir allak bullak da edebiliyormuş.
Yazarken
dinlediğim müzikler için: http://fizy.com/#s/1whrtn
2 yorum:
Yeni bitirdiğim kitap.Üzerimde sanırım beklediğimden fazla bir etkisi oldu. Sıkı ve disiplinli çalışan bir insan olarak Oblomov'dan başta nefret etsem de ilerleyen bölümlerde karakterin aslında kendi talihinin kurbanı olduğunu düşünmeye başladım. Şuan yatakta geçirdiğim her fazla dakika veya ertelediğim her iş "oblomovlaşıyorum" korkusunu salıyor içime. Uzak bi yerde 300 köylüm ve huysuz Zahar Trifomiç gibi bir hizmetçim de yok :/ Bu arada bu kitaptan sonra Tutunamyanları okumak bazı bünyelerde ciddi tahribat yapabilir. Dikkat :) Güzel yazı teşekkürler
Rica ederim :) Yorumu daha yeni gormem ve Tutunamayanlar'i sinav donemi falan derken bu geceye kadar ertelemem ayip olmus. Selim Isik da, Oblomov da kendime yakin buldugum karakterler; tabi ki benden daha ustunler. Ama dusunce olarak simdiye kadarki en yakin kisilikler.
Yorum Gönder