29 Ocak 2012 Pazar

Mr Nobody

      
     Jared Letto’nun başrolünde oynadığı 2009 yapımı Mr Nobody, paralel evrenlerin akabinde oluşan alternatif yaşamları ele alıp değişik bir biçimde anlatmakta. Bu konuların işlenmesine aslında Donnie Darko, Butterfly Effects gibi filmlerden aşinayız. Bu bilinen filmlerin yanısıra Sliding Doors da Mr Nobody ile konu olarak benzeşen filmlerden. Paralel evren konusunu çok daha sade ve biraz da romantik bir şekilde işleyen bu filmden daha sonra ayrı bir başlık altında bahsetmek benim için çok keyifli olacaktır.
     
     Mr Nobody’ye geri dönmem gerekirse, bu eser, verdiğimiz her kararın bizi nerelere götürebileceğini gösteriyor. Film, Nemo Nobody’nin 2092 yılında uyanmasıyla başlıyor. O andan itibaren Nemo’nun anlatımıyla birlikte gençlik, hatta çocukluk yıllarına dönüyoruz. İşte ordan sonra işler biraz karışmaya başlıyor. Nemo’nun anlattığı şeyler değişiyor sürekli. Çünkü yaptığı seçimler değişiyor ve buna bağlı olarak yaşadığı hayatlar şekilleniyor.

"Seçim yapamadığın sürece kalan olasılıkların hepsi mümkündür."
    
     Çekimleri, sahne geçişleri de izleyiciyi filmde tutmaya yetiyor. Yarattığı kafa karışıklıklarının çoğunu da yavaş yavaş çözüyor. Bir olayı anlatıp o olaya sonradan açıklama getiriyor ki bence izleyiciyi filmde tutmak için etkili bir yöntem. Özellikle açık, boş bir zihinle izlenmesi gerekiyor olaylardan kopmamak için.
     Genel olarak film hakkında düşüncelerim olumlu. Belki gereksiz cinsellik kullanımı rahatsız etti kimi yerlerde. Bir de film boyunca sürekli beklenti artıyor ve filmin başında 2092 yılında uyanan kahramanımız ile anlattığı birbirinden farklı şekilde gelişen yaşamlarının nasıl bağlanacağını merak ediyoruz. Bu beklentinin sonunda biraz sönük kalıyor finali.
     Benim gibi paralel evrenler konusuyla kafayı bozmuş bünyeler, kafalarındaki soru işaretlerine cevap bulamasalar da bu filmden hoşlanacaklardır. Hayatım boyunca hep değişik zamanlarda kafamı kurcalamıştır ‘ya bu şehire taşınmasaydım?’, ‘ya bu okulu seçmeseydim?’ soruları. Tabi ya ‘ x’e değil de y’ye bir şans verseydim nolurdu?’ sorusu da var bunların içinde. Ama filmde de görüyoruz ki bazen şans denilen şey zorlanmaya gelmiyor. Birşeyin olması için seçim yaparken gidişat ve sonuç bizi tatmin etmeyebiliyor. Bazen akışına bırakmak gerek; öyle yapınca bile hayat yeterince şaşırtıcı olabiliyor zaten.
     Aşağıdaki biraz spoiler olabilir, o nedenle filmi izlemeden okumamanız iyi olur aslında.

Anna: “Zamana ihtiyacım var Nemo. 15 yaşında ayrıldığımızda ‘Asla başka birine aşık olmayacağım’ demiştim. ‘Asla’. Hiç kimseye bağlanmayacak, hiçbir yere ait olmayacaktım. Kendim için hiçbir şey istemeyecektim. Ben de yaşıyormuş gibi yapmaya karar verdim. İşte bunca zaman beklediğim şey buydu. Yaşayabileceğim bütün hayatlardan, biri için vazgeçtim. Senin için. Ama artık buna alışkın değilim. Demek istediğim, sevmeye alışkın değilim. Seni tekrar kaybetmekten, tekrar sensiz yaşamaktan korkuyorum ve bu beni dehşete düşürüyor. Acele etmemeliyiz."

0 yorum:

Yorum Gönder